top of page

Ölümle tanışalım?

Güncelleme tarihi: 21 Haz 2023

Bu hafta Soru/Cevapta: Yahya Demir’in “ölüm nasıl bir şey, öldüğümüzde ne olur, can çekişmesi nasıl olur?” sorusuna yanıtlar arayacağız.

ree

Sonlu bir evrende hiçbir şey sonsuza kadar kalamayacağına göre ölümsüzlük umudumuz evrenin ötesindeki aleme taşınmıştır. Evren bile karadelik kıyametini yaşarak içeriğini başka bir evrene aktaracaktır. Evrenin genişlemesi bile nabız/impuls şeklinde nefes alır gibi gerçekleşmektedir. Yıldızların titreşen ışığında bile nefesi görebilirsiniz. Şayet güneşimiz son nefesini alacak olsa önce hacmini (göğsünü) son derece şişirecek böylece alevleri dünyamızı saracaktı. Daha sonra öylesine derinlemesine bir son nefes verecekti ki süpernova denilen fenomen gerçekleşecekti. Yıldızın dış katmanları uzaya savrulurken iç katmanları da içe doğru yüksek bir basınç oluşturacak ve yapısındaki atomları son derece baskılayarak aralarındaki boşluğu ortadan kaldıracaktı. Elektromanyetik kuvvetten başlayarak zayıf ve güçlü çekirdek kuvvetleri bir bir yıldızı terk ederken önce protonlarla elektronların birleşmesi sonucu nötron yıldız oluşacaktır. Eğer kütle çekimi nötronları bir arada tutan kuvveti aşarsa o zaman kuark bileşenlerine çözünerek önce yapışkan top (Glueball/Gluon topu) ve daha alt bileşenlere doğru yıldızı içe doğru çökertecektir. Çekim o kadar güçlü olacak ki ışık bile kendinden kaçamayarak kara-kabrine yıldızı gömecektir. Yıldızın kendi açtığı mezar çukuru o kadar derinlere ulaşacak ki artık bu evren tabakasını delip geçerek başka bir evrene açılacaktır. Yıldızın mezarının ucundaki beyaz ışık astronomide akdelik olarak adlandırılır.


Hani ölüme yakın deneyimlerden dönenlerin bahsettiği tünelin ucundaki ışık tam olarak yıldızların ölümüyle ilgili anlatılanın aynısıdır. Tek fark biri astronomik çapta gerçekleşirken diğeri bireysel/lokal çapta gerçekleşir ama etkileri aynıdır…

ree
Arz'dan Arş'a Mirac Kitabından

Bu etkileri şu ayetlerden anlayabiliyoruz: Suçlulara gök kapıları açılmayacak, devenin iğne deliğinden geçme sürecini yaşayacakları Araf-40 ayette bildirilir.

Gök kapıları sözünü ettiğimiz yıldızların açtığı karanlık delikler olup öteye geçmek için noktasal tekillik denilen maddenin en ufak birimlerine parçalanarak tıpkı bir kazağının ilmiğinin açılıp da tek parça bir ip halinde çözünmesi gibi 3 boyutludan tek boyutluya indirgenmesi olayı yaşanır. Olay ufkuna yalanan bir yıldız tıpkı devenin iğne deliği misalinde olduğu gibi iplik gibi çekilip öteki aleme taşınır.


Elimizdeki diğer parametre ise Enam suresi 125. ayette kiminin göğsünü açarken kiminin de tersine daraltıldığını ve sanki gök içinden çekiliyormuşçasına sıkıştırıldığını belirtir.

Dikkat ederseniz kiminin göğsünün genişleyerek rahatlatırdığını kiminin ise son derece daraltılarak gök içinden çekiliyormuş gibi sıkıştırıldığı bildirilirken iki tür geçişin gerçekleştiğini ortaya koyuyor.

Bunlardan biri gök kapısı denilen nadir görülen çıplak tekillik barındıran yani içi görülebilen karadelikler diğeriyse noktasal tekillik barındıran içini göstermeyen maddeyi en ufak birimlerine kadar çekip uzatıp bir iplik halinde yutan karadelikler. Çıplak tekillik barındıran karadelikler halka şeklinde veya gök çatlağı biçiminde bulunabilir. Yıldızların gök çatlağı şeklinde çıplak tekillik oluşturması süpernova patlaması sırasında yıldızın kütlesinin bir tek noktaya değilde asimetrik olarak iki ayrı odağa çökmesi sonucunda oluşan bir fenomendir. Bilindik karedelikler evren çarşafını bir noktadan iğneyle delerken çıplak tekillik veya gök çatlağı/yırtığı karadelikler evren sayfasında derin bir yarık açarak öteki aleme geçecekler için göğsün genişletilmesi fenomenini gerçekleştirir.

Allah suçluların göğsünü daraltıp gök içinden çekiliyormuşçasına deve iğne deliğinden geçinceye kadar öteki aleme taşırken tersine göğsünü açıp genişlettiklerini bu gök çatlaklarından rahatlıkla geçirmiştir.


Şu meşhur kıldan ince kılıçtan keskin sırat köprüsü anlatımıyla aslında ayağınızın altında 2x2 metrekarelik bir halının üzerinden yürümektesinizdir. Bu halı kimisi içinn 1x4 metrekare iken iki adımda geçiliyor kimisi içinse halının ipi çözünmüş bir ip gibi uzatılmış hatta ip bile çözünüp kıldan ince tek boyutlu atomik boyutta dizilmiştir. Buyrun size yine dört metre karelik halıdan köprü ama o kadar uzatılmış ki kılıçtan keskin olmuş.

ree
Yıldızlar ip gibi çekilir

Bu sizin canınız çıkarken de gerçekleşecek bir fenomen çünkü kimisi tek nefeste canını verirken kiminin son nefesi öylesine uzayacak ki bu inanılmaz küçüklükteki iğne deliğinden uzatılmış halısının ipinin geçmesi belki de bir asır sürecek.

Şimdi bu veriler ışığında Yahya’nın sorusuna geri dönelim:

“ölüm nasıl bir şey, öldüğümüzde ne olur, can çekişmesi nasıl olur?”

Ölüm yukarıda bahsettiğimiz gibi bir yıldızın son nefesini verdiğinde gözlemlediğimiz bir olaydır.

ree

Öldüğümüzde tıpkı yıldızın tünele çekildiği gibi yani karadeliğin yakalama diskine tutulmuş bir astronot gibi önce ışık hızıyla tekilliğe doğru çekiliriz. Ayet ne diyordu; “baş ve topuklarından yakalanırlar”

Işık hızıyla tekilliğe çekildiğimiz için topuğumuz ışık hızına ulaşarak tekilliğe değdiğinde başımız henüz yakalama diskinin dışındadır ve ölüm anında başımızda duranların duyarız. (Telkin/Talkım denilen ölüye hitap etme olayı)

Baş ve topuklar arası mesafe öylesine uzamıştır ki devenin iğne deliğinden geçmesi örneği burada devrededir.

Daha sonra kişi tamamen çekildiğinde karadelik yakalama diskinde hologram denilen imajı yani hesap defteri alınır.

Hologram teorisine göre evrende hiçbir bilgi kaybolmaz olay ufkunda kayda geçirilir. Çünkü karadelikler maddeyi ışık hızında çektiğinden sizi ışık hızına eşlediği anda zaman durur.

Böylece aldığınız son nefes sonsuza kadar yetecek bir saatiniz tik demiş ancak tak demediği için nefes vermeniz gerekmeyecek veya tersine almaya ihtiyacınız olmayacak. Işık hızına eşleştiğinizde hiçbir ışık tanesi size yetişemeyeceği için artık mezarınızda kendi başınıza kalmışsınızdır. Hemen yanınıza gömülmüş bir yakınız var ama mezar yalnızlığında ışıktan daha hızlı gidemediğiniz için uzanıp ona dokunamazsınız. Artık orada hiçbir ışık tanesi de size ulaşamadığı için veya kendi ışığınız sizden çıkamadığı için artık kendinize parlayan karanlığı delen bir (Tarık) yıldız olarak beklemektesiniz.

Size yetişecek tek bir kudret var o da ışıktan hızlı giden takyon (nur) melekler. Onlar size gelir ve hesap sormaya başlar… Kur’an’ın bir diğer adı da nur olduğundan şayet siz ona dünyada arkadaşlık yoldaşlık ederek okuyup anlamaya çalıştıysanız mezar yalnızlığında size en sevdiğiniz kişi şeklinde yetişip kurtaracaktır.

Işık hızına eşleştiğiniz için zaman sizin için hiç akmasa da evrenin kalan ömrünü tüketmiş ve kıyamet noktasına İsrafil’in Sur’u üflediği en büyük evrensel karadeliğe ulaşmışsınız demektir. Böylece ilk ölen insan Habil ile son ölen insan aynı anda ipi göğüslemiş ve mahşer denilen yeni yaratılışa geçmiş olacaktır. Orası girdiğiniz karadelik tünelinin akdelik çıkışı! Hani şu tünelin ucundan sizi çağıran akrabalarınızla aslında aynı anda öteki aleme ulaşmış buradan uğurladıklarınızı orada aynı anda kucaklamış ve hiç ayrılmamışsınızdır.

Son olarak can çekişmesinin kozmik takvimde bir günün bin veya elli bin yıl olduğu bir zaman diliminde 1 saniyenin 211 günü aştığını 1 dakikalık can çekişmesinin 34 yılı geçtiği ve şayet 3 dakikada ölen birinin 112 yıl boyunca can verdiğini düşünebiliriz. İzafiyet terosi iş başında! Yine gök içinden çekiliyormuşçasına son derece acı verici ızdırap için hücrelere taşınan oksijenin kılcal damarlardan geçtiğini hatırlatayım. Hani can verirken içinden dikenli teller çekiliyormuş gibi acı hissedildiğini anlatan büyüklerimiz aslında farkında olmadan bu kılcal damarların içimizden çekiliyormuşçasına acı verdiğini anlatmaktadır. Çünkü nefsimiz bedenimize eritrositler, oksijen (gök) taşıyıcılarla sıkı sıkıya bağlıdır. Nefsin bedenimizle bağlantısına “Lahana’dan Kozmos’a” isimli kitabımda “HARMONY’LERDEN HORMONLARA” ve “Nefs Psikoloji” başlıkları altında değinmiştim.

ree
Kan Dolaşım Sistemi

İnsanda maddi beden, enerji nefs ve nurdan yaratılmış ruh olarak üç katlı beden vardır. Beden bu dünyanın malı olarak mini minnacık hayvancıkların organize olup bize elbise olmasından ibarettir. Bedeniniz siz komaya girip öte alemlere rüyalara gitseniz bile yaşamaya devam eder. Öldüğünüzde bile bir süre daha tırnaklarınız ve saçlarınız uzamaktadır.

Hipnoz, cinlenme ve benzeri durumlarda ortaya çıkan bedenin işgal edilmesi nefsimizin kontrolü bir başka nefse devretmesinden kaynaklanır. Yani bedene sahip çıkan, hakim olan nefsimizdir. Nefs emanetimiz bizi biz yapan özkimliğimiz fakat beden sadece bir araçtır. Ruh ise ölümsüzdür. Ruh sadece kabzedilir yani standBYpass modu bulunur.

Ölümden korkan tarafımız sadece nefsimizdir. Bedenimizdeki mikroorganizmaların olan bitenden haberi yoktur. Yani karaciğeriniz size vakıf değildir. Bu yüzden nefsinizi bedeninizi bıraktırmaya alıştırmalısınız. Ölmeden evvel ölmeye hazır olanlar nefsini ıslah etmiş, aklına/ruhuna boyun eğdirmiş kendini öteki aleme hazırlamış olanlar için ölüm göğsünüzün açılmış olarak tek bir adımda öte aleme geçeceğiniz gök kapılarıdır.

Ölenler hakkında bir yıldız kaydı denir ya bende bu minvalde Azrail'e değinmeden üzerinde durduğum ölüm konusu hakkında umarım ufkunuzu açabilmişimdir.

Gelecek hafta yeni sorularla buluşuncaya kadar hoşça ve dostça kalınız…




Yorumlar


E-posta : Suleyman.dagdartan@gmail.com

Gsm      : +90(537)8646901

Copyright © 2023 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz. Ticari olmayan sosyal paylaşımlar kaynak belirtilerek yapılabilir. 

bottom of page