KİBELE MİT’inin DOĞUŞU ve GERÇEKLİĞİ
- Suleyman Dagdartan
- 17 Eyl 2023
- 4 dakikada okunur
Sevgideğer Okurlar okültist, gizemci veya postmodernistlerin yeniden yorumlamaya çalıştığı
Arkaik dönemlerden kalan mitler ve kavramlar tümevarım yöntemleriyle ele alındığı için birbirleri arasında ilişkilendirilen pek çok yeni bulgu ve yaklaşım bugünün penceresinden geriye doğru uzanmaktadır. Pek çok anlatıya karşılık bir tek olgunun farklı coğrafya ve ağızlara dağılmış öykülerin özünde belirli nesnel gerçeklikler vardır.
OmniScience (Alternatif bilim) ise gerçekliği tümden gelerek kartal bakışı ile bütün bir gerçekliği üst boyutlardan ve çok yönlü olarak ele almaya görmeye çalışır.
Bu prensipler doğrultusunda:
Kibele (Sibel) KYBERN >> SİBERN+etik terminolojisi yanında KIBLE >> Dümen anlamına gelir.
Mitolojik olarak ise:
Magna Moter: Ana Tanrıça, Kubeleya Mother veya Great Goddess: Büyük Ana Tanrıça veya Dağ anne yani GAIA dedikleri tüm yaşamın ana atası olan Dünya’dır.
Burada bize verilen parametrelerden anlıyoruz ki:
Sibernetik bugünkü kullandığımız anlamıyla GÜDÜMBİLİM >> KIBLE >> Dümen anlamına gelmektedir.
Sibernetik düzenli sistemleri inceleyen bu sistemlerin yapılarını, limitlerini ve imkanlarını araştıran disiplinler arası bir bilim dalı olarak evrim teorisinin rastgele indeterminizmi yerine determinant üzerine kurgulanan bir yapıdır.
Yeryüzü evrimini göz ardı ederek yaratılış sürecine tekrar bakalım:
Yaşam nerede başladı!
Evet evrime göre suda başladı fakat yeryüzündeki evrim kozmik yaratılıştaki Adem çamurundan iz düşüm alarak başladı.
Adem, Topraktan yeryüzünde değil cennette yaratıldı.
Cennette toprak yoktur.
Fakat Adem toprağı yeryüzünden cennete taşınmıştır.
Cennet sularıyla salsal oluşturulmuş ve Adem, Havva ve Huri/Gılman denilen üç tür doğmuştur. Bu yaratılışın olduğu yerde yeryüzü toprağının bulunduğu yerde yasak ağaç yani şeceretül melun denilen lanetli ağaç bulunur. Bu ağacın meyvesinden yiyen Adem ve Havva’ya yeryüzü sürgünün yolu açılır.
Bu yolculuk aşağıların en aşağısı yanin esfeli safilin denilen sefiller sefili olduğumuz evren katmanına doğru gerçekleşti. Yeryüzü sürgününe kılavuzluk eden yani sonsuz evrenler arasında, yüz milyarlarca galaksideki trilyonlarca gezegen ve kaya parçası içinde hayat olan tek yere istikamet veren veya geldiği yere geri dönen taşın adı Hacer-ül Esved’dir.
O meteor kaya parçası daha sonra İbrahime klavuzluk ederek onu hicaz çöllerinde dünyanın en çorak yerine getirdi fakat orada öyle bir noktaya geldi ki dünyanın en bereketli su kaynağı olan zemzem’in fışkırdığı yeri buldu.
Buldu diyorum çünkü yürüyen taşlar fenomenini araştırmamız gerekiyor. İngilizce yelken taşı diyorlar Sailing Stones yani bu kayalar gece buzlanması ve rüzgar sayesinde kilometrelerce yol alabiliyorlar.
Hacer-ül Esved’in İbrahim dönemindeki hikayeside böyle bir Sailing Stones fenomenidir.
Ayeti hatırlarsanız demiri biz indirdik diyordu. Meteorlar yanarak dolaşırlar ve yanmaların sonunda bütün cüce yıldızlar gibi ömürlerinin sonunda yani yanma bitince demir yıldıza dönüşürler. Bu yüzden meteorlar demir nikel elementi içermekle birlikte manyetik özellikler barındırırlar. Ayette sözü edile şiddet işte bu elektromanyetik alan şiddetidir. Ademin kılavuzu olan bu taşın kutsiyeti diğer meteorlardan ayrılmasının sebebi kozmik bir kılavuz KIBLE olmasından dolayıdır. Kıbleyi belirleyen kılavuz taş esasen kabe’nin de yerini belirliyor. İbrahim ve İsmail Kabe’nin temellerini yükseltirken bir tavaf dönme ekseni belirlerken bu taşı referans almıştır ve bugün halen Kabe’nin bir tarafında Hicr-i İsmail ve Hatim denilen yarım daire bir duvar örülüdür. Bu duvar sanki İbrahim dönemini referans alır.
Buraya kadar Kibele’nin kılavuz, dümen anlamı çerçevesinde ele aldım. Fakat dikkat ederseniz yaratılışın başladığı yeryüzü toprağı Adem çamuruna hayat verirken yeryüzünde de bildiğimiz evrim süreci işliyordu. Yeryüzü evriminin kılavuzu ise cennette iz düşüm aldığı Adem denilen ata insandı. Yani Adem sadece insanlığın atası olmakla kalmıyor aynı zamanda yeryüzü izdüşümünde evriminde tetikleyicisi ve izleyicisi konumunda. O yüzden Allah diyor ki siz de İbrahim makamından yani Sabikun-Mukarrebun cennetinin izdüşümü olarak yeryüzünde bir salat yeri edinin diye bahsetmektedir. Bu izdüşümler birbirini izlerken toprak ana GAIA insanı ve ona bağlı olan evrimin hammaddesi oluyor. Demek ki Toprak ana derken belirtilmek istenen detaylar bunlar. Fakat ANA faktörü bize bir bakış açısı daha sunuyor.
Bunu daha iyi anlamak için Kibele orjinine bakalım:
Roma dünkü çocuk olduğu için daha geriye giderek M.Ö 6000 Çatalhöyük buluntularına dayandırılan Frigya inanışında Ana Tanrıça olarak Kibele’nin ne olduğunu anlayacağız.
Frig’den de söz edeceğim ama bu kez çok daha geriye gitmemiz gerekeceği için ona birazdan geleceğim.
Frigler hakkındaki antik metinlerdeki notlar ve dilbilim bulguları onların Güneydoğu Avrupa halkları olduğunu Makedonya ve Trakya üzerinden Anadoluya geldikleri ve ortadan kaybolan Hitit devletinin yerine Anadolu’ya hakim olduklarından söz eder.
Girit'te bulunan Frig başlığı takmış Kibele figürü



Frig başlığı diye bilinen ve iddialara göre Kral Midas’ın eşek kulaklarını gizlemek için kullandığı şapka aslında İskitlere aittir.

İskit, Amazon Kraliçesi Antiope’nin silahlı Bronz heykeline bakarsanız hem Frig başlığı hem de sözü edilen Midas’ın eşek Kulaklarını görürsünüz. Kraliçe’nin kulak eklentisi Germen mitoslarında Kanatlı yani Thor ya da Odin’in kanatlı miğferi olarak görülür. Aslında bu kanatların: Thule’li Skandar yani ZülKarneyn’in çift boynuzlu kaskından hatıra kalan Kiriş Zamanı veya Meşhun (Şahin) gemisini temsilen takıldığını varsayabiliriz.
Frig’lerin İskit kökenli olduğunu iddia edebiliriz.

Şimdi eski Türkler Avcı asker topluluktur. Bütün erkekler spor amaçlı av avlayıp savaş zamanı gönüllü asker olarak doğal orduya mensupturlar. Daha eskiye gittiğinizde ise erkeklerin tümü Yecüc-Mecüc istilasıyla ortadan kaldırıldığı için kadınlar savaşçıdır. İşte o savaşçılara Amazon veya İskit ablaları diyoruz. En büyük ABULA EBLA’nın adı ise QUEEN MOTHER >> Kraliçe Anne’nin annesi ise Great Goddess Büyük Anne Tanrıça yerine ona GREAND MOTER >> Büyükanne dersek taşlar daha yerine oturmuş olur.
Başta söylediğimiz GAIA isimli kişinin kocası ve Uranus’ün babası olan Aether (Ether=Esir)’dir.
Askete=Scythe: İskit annesi Vanirlerin ana kraliçesi olup As’ların ölmek üzere olan son savaşçısı Aesir’i alır ve iyileştirip besleyerek iyileşince onunla evlenir.
Kocası AS’lardan gelen ETHER >> AESİR kendisi ise YMIR VAN’ların Jotunheim’daki donmuş devlerin atası…
Dikkat ederseniz devler, cüceler ve titanların dünyasından söz etmeye başladım. Gaia denilen toprak ana denilen kadının kocası Ether’den girince YMIR mitolojisindeki buz gezegeni Jotunheim’ın neden URANUS olarak GAIA ve AESİR’in çocuğu olarak nitelendiği anlaşılır. Bakın güneş sisteminde Neptün’den 1,5 kat daha yakın olmasına rağmen en soğuk gezegen olarak URANUS gösterilir. İşte size jotunheim’i takdimimdir.
ASKR yani ASKER olan erkektir, EMBLA (Ebla) ABULA kadın İskandinav mitolojisine göre yaratılan ilk iki insan Adem ve Havva’dır.
Ben ne demiştim EBLA tabletleri SÜMERLER TÜRK KADIN GÜCÜNE dayalı ABULA (abla) öğretmenlerin yönettiği arşivci ve tarihçi topluluktur.
İSKİT İmparatoriçeliğinin çünkü Queen MOTHER >> GAIA ve onun büyük anneleri GRANDMOTHER >> Great Goddess dedikleri FRİGG ve FREYJA kızkardeşlerin torunları olan bu topluluk Elam-Sümer Türklerinin kuzeydeki uç beyliği olarak inanışları KYBELE yani ülkeyi yöneten Dümen’de olan KAPTAN ANA KRALİÇE’dir.
O yüzden adına KYBELE >> DÜMEN >> KAPTAN >> ANA KRALİÇE >> QUEENBEE >> BELKIS demişler. Neden adı BELKIS çünkü BALKIZ diyorlar BALA diyorlar çünkü ARI >> NAHL’den alıyor adını. Çünkü Ergenekon’da bütün erkeklerini geride bırakırken BALA’lara Hamile kalan kadınların kurduğu düzenin adına AMAZONE QUEEN MOTHER Ana Kraliçenin bölgesi anlamına geliyor ZONE/bölge bu anlamda.
Yorumlar