top of page

"Allah vs Elçisi" Düello Yapar Mı?

Güncelleme tarihi: 5 May 2024

SÜNNET

  • Literatüre göre Sünnet (Arapça: سنة) veya Sünnet-i Seniyye, tarz, yol anlamında İslamî bir terimidir.

  • TÜBİTAK ansiklopedisinden aktarırsam, peygamberimizin yaşantısına dair söylencelerin yani hadislerin tatbiki Sünnet kapsamındadır.

  • Kur’an’da Sünnet kavramı “Yasa-Kanun” olarak meal edilmekte olup “Sünnetî Muhammedî” diye bir kavram Kur’an’da yoktur! Bunun yerine SünnetULLAH >> vardır.

İslam literatüründen yararlanan TÜBİTAK ansiklopedisinin iddia ettiği gibi: “Sünnetî Muhammedî” peygamberimizin yaşantısı yani onun davranış ve alışkanlıklarını taklit etmek anlamına geliyorsa Sünnetullah Allah’ın yaşantısı, davranış ve alışkanlıklarını tatbik etmek anlamına mı gelir?


BÜYÜK YANILGI (Essah mı Sahte mi?)

  • Sünnetî Muhammedî >> Muhammed ss.’ın alışkanlıkları ise,

  • Sünnetullah >> Allah’ın alışkanlıkları demektir…

Masum kılıfıyla önemsizleştirilmiş bazı kavramlar din dışı kalmakla kalmaz bizi de sürükleyecekler hassasiyetler barındırır.

Şimdi kavramsal derinliği anlamak için geriye doğru uzanalım.


DEVRİN GEREĞİ (Kayıtsızlık)

Peygamberimiz döneminde yaygın olarak kullanılan papirüs denen kağıt tomarları bile bulunmadığı için ilk vahiylerin ağaç kabuklarına, leğen (pelvis) kemiklerine, deri ve taşlara yazıldığı biliniyor.

Bu yazı henüz Arapça icad edilmediğinden Arami ve Nebat alfabeleriyle vahiyler kayda alındı. Araplarda okur/yazar oranı SIFIR olduğundan Kurayza (yahudi) kabilesinden tüccar gibi zengin sınıf dışında Ali ve Zeyd Okur/Yazar idi. Zeyd köleliği sırasında öğrenerek efendileri için çalışmıştı. Ali ise Muğiyre'nin öğrencisiydi.

Peygamberimizin sağlığında toplatılmayan vahiy notları Ebubekir döneminde Mushaf yani Sahifelere geçirildi. Bu sayfaların emanetçisi Peygamberin eşi ve Ebubekir'in kızı Aişe'ydi.

Osman döneminde Zalim Haccac tarafından derlendi.

Buraya bir not düşmeliyim çünkü Zalim Haccac'ın doğum tarihi kaynaklarda yanlıştır. Çünkü annesi Muğiyre'nin eski karısı olduğu bildirilir. Muğiyre Ali'nin öğretmenliğini de yapmıştı. Yani 600'lü yıllarda Muğiyre yetişkindi ve eski karısı Fâria bint Hemmâm erken yaşta evlenmiş olsa bile 661 yılında Haccac'ı doğurması için en az 70 yaş üstü olması anlamına gelmektedir. Yine İslam kaynaklarında Haccac Kur'an'ın toplatılması ve yazıya geçirilmesinde görevli olduğu ayrıca Osman Döneminde yüksek yetkili bir makamda olduğu söylenegelmektedir.

Cahiliye devrinden yeni çıkmış Arapların yazıya geçirme konusundaki yetersizliklerini İbni Maktum gibi kör hafızlar tarafından giderilerek ZİKR yani söylem bugüne kadar korunmuştur.

  • Arapların Kur'an'ı kayda alması yani Transkripsiyon ve Transliterasyon ise tartışmaya açılabilir.

Bütün bu eleştirilerebileceğimiz noktalardan biri de günümüze kadar ulaşmış bir ne ilk orjinal kayıtlar ne Ebubekir ne de Osman dönemden bir nüsha elimizde değildir.

Yine peygamberimizin güncesi niteliğindeki Siyer-î Nebi (Peygamberin Seyir Defteri) bile vefatından uzun zaman sonra kayda alınmış bir kısmı belgelere dayanan bir kaynaktır.

Dolayısıyla Peygamberimizin yaşam tarzıyla ilgili en ufak bir kayıt olmasını bırakın devrin olayları hakkında tutulmuş bir tarih kaydı da yoktur. Bütün kayıtlar yaklaşık 2 yüzyıl sonra başlayan yani Peygamberle birebir yaşamış olanların bile çoktan öldüğü bir dönemde başlamıştır.


TARİHSEL SÜREÇ (İdeolojik Tarihçilik & Analitik Tarih)

Peygamber öldüğü sırada Cenazesiyle damadı Ali meşgul olurken aynı gün ve saatlerde Hilafet kavgası Peygamberin iki kayınpederi arasında çıkmıştı. Şiilere göre Peygamberin kızı Fatıma'nın ölüm sebebi Ömer ve Ebubekir'in tartışmalarında araya girdiği arbedelerdir.

Büyük iki halifenin karakteristik gerçeğini idrak ettiyseniz devam edelim:

Halife (Emevi ailesine mensub) Osman dönemiyle birlikte Emeviler yani Kurayza yahudileri iktidar mevkilerini hızla domine ederler.

Ali dönemine gelindiğinde zaten bütün kadrolar Emevilere geçmekle kalmamış Peygamberin eşi Aişe Ali'ye düşman bir kindar olarak cephe açmıştı. Tek nüsha olan Kur'an Mushafı Aişe'nin yatak odasından çıktığı gibi Muaviye'nin askerlerinin mızraklarının ucuna Aişe'nin eliyle takılmıştır.

Muaviye'nin iktidarı ile birlikte İslam'da yeni bir dönem başlamıştır.

Kur'an'ın nasıl okunup anlaşılacağına dair İMAM'lar ilk kez tayin edilerek dini Kur'an'dan değil İmam'dan öğrenme geleneği vaazlarla başlatılmıştır.

Peygamberimiz döneminde Kur'an'daki uyarılar üzerine başlayan HADİS YASAĞI delinerek özellikle Emevilerden övgüyle bahseden hadis ravilerine altın dağıtılmıştır. İlk başlarda 3-5 yüz hadis rivayet edilirken bu sayı kısa sürede milyonları aşmıştır.

Bu dönemin bir diğer önemli gelişmesi ise Emevi iktidarının kendisi İslam merkezi ilan etmesiyle Ali taraftarı veya Peygamberimiz dönemindeki islam anlayışını sürdürenler Hilafet dairesi dışında sayarak İslam ikiye bölünmüştür.

Kur'an'ın yeni Transkiripsiyonu ile okuma güçlüğü yanında nasıl anlaşılması gerektiğine dair görüş ayrılıkları yeni odaklar oluşturarak HANBEL ve ŞAFİİ gibi Muaviye yakın kişiler İslam içi anlaşmazlıkları ortaya çıkarmıştır.

Muaviyenin babası ise Haricileri finanse ederek isyan ve suikatleri teşvik hatta organize etmiştir. Muaviye'nin Ali kinin arkasındaki pek çok nedenden biri de Bedir savaşında Ali'nin Muaviye'nin kardeşini, dayısını ve dedesi öldürmüş olmasıdır.

Uhud ve Hendek savaşlarının intikamını almak için HARRE vakasında ağza alınmaz çirkinlikleri en vahşi şekilde gerçekleştirmiştir. Soykırımdaki caniliğinin boyutu "İdeolojik Tarihçiliğin" bile gizleyemeceği kadar büyüktür.

İslam bu canilerin eline geçmişken Peygamberimizin anılarına dair en ufak bir iz bile kaldığını iddia etmek saflığını göstermeyiniz. Çünkü hemen akabinde bir daha birleşmemek üzere 4’e bölünen İslamiyet Kutubî Sitte denen 6 büyük yalancının uydurduğu hadisler üzerinden 4 büyük MEZHEB’e ayrılmıştır.

Bu yalancıların başında ise Özbekistandaki Yahudi yerleşim yeri Buhara’dan gelen Ebû Abdillâh Muhammed bin İsmâîl bin İbrâhîm el-Cu'fî el-Buhârî’dir. Elbetteki gerçek isminin bu olduğu saflığına düşecek kadar tarihsel materyalizm atgözlüğünü takacak değiliz. Yahudi olan dedesinin adı Abdillâh olamaz Tevrat’a göre AbdEloh (Eloh’un kulu) olmalıdır. İsmâîl değil İşmoil ve İbrahim değil Avram’ın oğlu olduğu bilincinde olmalıyız.

Buhari hakkında İslam kaynakları onun Tevrat hafızı olduğunu bildirilir. Kur’an okumayan bu adamın 600 bin hadis incelediği 90 bin raviyi dinlediği ve 60 bin tanesini SAHİH adıyla kitabına aldığı bildirilir. Bu kadar hadis meraklısı olmasına rağmen bir tek ayet incelememiş olmasına rağmen İslam’ın Hanbel, Şafii ile birlikte ana referans noktası haline gelmiştir.

Bildiğimiz İslam dini ve tarihi bu temeller üzerine inşa edilirken Kullanılan en önemli argüman ise "Peygamberimizin Taklit Edilmesi >> Sünnet" ve Bunun kaynağı olan HADİSÎ KUTSÎ'lerden SAHİH olanlardı.


TERMİNOLOJİK YANILGI

("Araplar Arapça Bilmemeye En Layıktırlar" Tevbe/97)

Buhari de Hanbel ve Şafii gibi Emevi hanedanına yakın olup Emeviler tarafından finanse edilen bu Muhaddisler kitaplarına SAHİH, ESSAH, ismi vererek aslında SAHTE’liklerini itiraf etmektedir.

Kelimenin sözlük karşılığı DOĞRU ancak terminolojik olarak bu doğru değil.

Çünkü Kur’an doğru sözlü olana SADIK der. Gerçek kavramı içinde HAKiKat terimini ortaya koyar. Ancak Arapça “sıhh” kelimesi Sıhhî=Sağlık anlamına gelir… Sıhhi tesisat >> sağlık tesisatı gibi.

Sıhhat kelimesinin 1. Anlamı sağlık iken 2. Anlamı doğruluk anlamında sözlüklere geçmiştir.

Uyanık Mühaddisler "Sahih Hadislerin" sıhhati yerinde olmadığı için "Kutsîyet" atfedilerek tartışmaya kapatılmıştır >> HADİSÎ KUTSÎ...

Oysa peygamberimiz döneminde ayetlerle karıştırılmaması için hadisçilik yasaklanmıştır. Bu yasak Emeviler tarafından delinerek para karşılığı kasten çoğalttırılarak Kur’an’dan uzaklaştırılmıştır.

Kurayzalı Yahudi Emeviler, Buharalı Yahudi El Cu’fi gibiler tarafından kasten ayetler unutturularak Talmud gelenekleri Hadisî Kutsî kılıfıyla Müslümanlara empoze edilmiş ve bu iş için İMAM’lar görevlendirilmiştir. Buhari'nin Hadis Kitabı ile Tevrat'ı ve yahudi anlatılarını karşılaştırın birebir benzeşimlerle dolu bulacaksınız. Hatırlayın adam Tevrat Hafızı fakat tek bir AYET okumuş/yazmış değildi.

İşin daha da eleştirel tarafı bu sıhhatli kabul edilen Hadis kitaplarının ilk yazarlarının orjinali bile günümüze ulaşmış değildir. Mesela El-Câmiu's-Sahîh kitabının en yakın tarihli kitabı 1155 yılını göstermektedir. Yani Peygamberimizden 5 asır sonra uydurulduğu çok açıktır.

İslam Muhaddisçilerin kulaktan kulağa oyunuyla tahrif edilmekle kalmamış aynı zamanda Kur'an'ı hadislere uydurma çabası da meallerdeki çelişkileri doğurmuştur. Mesela köleliği yasaklayan İslam dinin kitabında CARİYE ve KÖLE kavramlarına yer veriliyor?


SÜNNETÎ MUHAMMEDÎ & SÜNNETULLAH (Anlam Yüklemesi)

Sünnetullah kavramı 2000'li yıllara kadar unutulmuş, anlaşılamamıştı...

Kur'an'da sünnet evrensel yasalar olarak geçer. Allah'ın yaratım kuralları, evrensel kanunlarda bir değişiklik olmayacağı bildirilir.

Sünnet Allah'ın veya peygamberimizin yaşantısı değildir. Doğanın temel kuvvetleri gibi fizik yasalarının işleyişine Allah yasası anlamında Sünnetullah denir. Eğer ki illa bir şeyin yaşantısı diyecekseniz maddenin yaşamı deyin ama o da doğru değil çünkü bu SünnetAllah denilen birleşik bir kavramdır. Çanakkale der gibi birleşik kelime değil tek kelimelik bir kavramdır. Çünkü Allah yasası olabilir maddenin yasası olmaz. Çünkü yasalar bir üst iradenin denetimindedir. Allah dilediğini Murad, İrade etme keyfiyeti ile kemiyet denen niceliği, latincesi Kuant olan Şeyleri tek tek sayıp levhe yazmıştır. Bu yazılmış kadere takdir edilen eyleme Sünnetullah diyoruz. Yani damdan atlarasan yere düşersin, iç uzayına çekilirsen göğe düşersin, yarı ömrü tamamlayınca kurşun kaptan kaçarsın gibi net belirleyici etkilere Sünnetullah diyoruz.

Daha da ayrıntıya girelim: Sünnet Allah’ın yaratım kuralları dedik ya bunun adı aslında SANAT kelimesi hatta bu kelimeden türemiş olan SINAİ yaratım anlamı taşır. Sünnetullah deyince Allah Sanatı diye düşünmeli fakat bu sanatın içini bildiğimiz, bilmediğimiz bütün bilim dallarını, Kozmoloji ve Kozmogoni gibi yaratılış bilimlerinin tümüyle birden doldurmalıyız.

Sanatçının belirli bir imza taşıdığını biliriz. Mesela Fraktal geometri gibi Fibonacci dizgesinde keşfettiğimiz muntazam ölçütün yaratıcı tarafından bir imza gibi makro ve mikro ölçekte canlı ve cansız biçimlerde tanzim ettiğini görüyoruz. Sözünü ettiğim Sünnetullaha küçük bir örnek…


YOL AYRIMI (Essah & Hakiki)

Sünnetî Muhammedî diye uydurulan ve tarihsel süreçte hiç (sahih) sıhhatli bir dayanağı bulunmayan bir inanç ile Kur’an’da Sünnetullah diye bildirilen iki kavramdan şahsi tercihim Sünnetullah’a tabi olmaktır.

Allah Sanatı bize akılcı ve analitik düşünerek doğrulardan bir üst gerçekliği (hakikat) öngörmeyi öğretiyor. Demek ki tek bir düsturumuz var o da Bilim’e dayanarak haber vermek/almak, ilme dayanmayana inanmamak ince eleyip sık dokumak! İşte bunun adı Seküler olmaktır. Kur’an’ı inceleyin size sürekli BİLİM vurgusu yapar ve ilim üzere açıklayıcı olmaktan bahseder. Hatta Kur’an’da bilime dayanmayan ve asla çelişkili bir yer olmayacağını iddia eder.

Kur’an’da veya İslam’da aklınıza yatmayan veya bilim tarafından açıklanamayan ne varsa Müfessirlerin yanılgısı veya İslam Literatürünün uydurmasıdır.

Kur’an’da henüz açıklayamadığımız çok şey olabilir lakin geçen hafta sözünü ettiğim PARADİGMA değişimi göz önüne alındığında 14 asır boyunca Kur’an’ın hiç anlaşılmaya çalışılmadığını kabul etmeliyiz.

Ön-kabullerimizi değiştirmenin zamanı geldi! Artık bir yol ayrımındayız ve bizim yolumuz SÜNNETULLAH denen Allah yasaları! Peki siz Allah ve Elçisini ayırarak Sünnetî Muhammedî yoluna mı gideceksiniz?

 

Yorumlar


E-posta : Suleyman.dagdartan@gmail.com

Gsm      : +90(537)8646901

Copyright © 2023 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz. Ticari olmayan sosyal paylaşımlar kaynak belirtilerek yapılabilir. 

bottom of page