top of page

Soru/Cevapta: MELEKLER / TAKYON TEORİSİ

Din ve Bilim


Bildiğiniz gibi din ve bilim iki farklı kulvardan ilerleyerek her zaman çakışmıştır.

Dünya tarihinde ilk kez ikisini barıştırıp buluşturan din ve bilimin Kur’an ekseninde ayrılmaz bir bütün olduğunu ortaya koyan rahmetli Hans Aiberg’i buradan saygıyla sevgiyle anmak istiyorum.

Hans Aiberg’in deyimiyle yaratılış 3 viteslidir.

Bilim dünyasında bu 3 vites hızlara göre tanımlanıyor.

Işık hızı değişmez bir sabit olduğuna göre:

Işıktan hızlı (Takyon)

Işıktan yavaş (Tardyon, Baryon kanalı dediğimiz atom ailesi)

ışık hızında gerçekleşen 3 tür yaratılış vardır. (Lukson)


Tardyon

Işıktan yavaş giden Tardyonlar bildiğimiz maddi evren olup bu evrendeki kurallar bellidir.

Mesela tek yönlü 3 kuvvet vardır bunlar:

Çekim kuvveti >> Merkezcil kuvvet

Zamanın akma yönü >> Neden-Sonuç ilişkisi

Termodinamik yasalar >> Entropi ısı dengelemesi sıcak uçtan soğuk uca doğru kayar. Evrenimizde her şey düzenden düzensizliğe ve düzensizlikten düzene doğru akar. Buna bir sarkaç videosunu örnek olarak verebiliriz.

Lukson

Kütlesi sıfır olan ve ışık hızında hareket eden her şey lukson sınıfındadır.

Eskiden lüks lambalar vardı.

Latincedeki LUX sözüyle anlatılan ışık bildiğimiz kuantik fotonlar ve kuvvet alanları, radyasyon, elektromanyetik kuvvet gibi etkileri kapsar.


Takyon & wikipedia

Asıl konumuz meleklerin yaratılış doğasını açıklayan fizik kavramları Takyon teoremiyle izah etmeye çalışacağız.

Takyon teoremiyle ilgili wikipedia kaynağında da yararlı bilgiler var.

Bunlardan bazılarını sizlere aktarmak istiyorum ki konuşacaklarımızın bilim tabanında zeminini hazırlamış olalım.


Nötrino Öncü Takyonlar Vesvese

Takyon teoreminin öncülüğünü nötrinoların keşfi sağlamıştır.

Bu kütlesiz hayalet gibi davranan parçacıklar uzayın eğriliğinden yani kütle çekimden hiç etkilenmeden yollarına devam ederler.

Güneşteki nükleer reaksiyon sonucunda güneş ışınlarıyla birlikte nötrino rüzgarı dünyaya ulaşır fakat hiç etkilenmeden gündüz olan yüzeyden girer gece olan yüzeyden spinleri ters dönmüş olarak çıkar giderler.

Spinleri ters dönmüş olarak dedim dikkat ederseniz. Yani yola çıktıklarındaki ok yönleri gece yüzeyinden çıkarken ters dönüyor.

Bunun açıklaması Kur’an’da gecenin şerrinden diye bildiriliyor. Başka bir gün şeytanın vesvese mekanizmasını da ayrıca konuşuruz.


Takyonlar

Evrenimizi oluşturan enerjiyi şöyle düşününki evren genişliyor ve genişledikçe henüz ulaşmadığı bölgelere önce enerjiyi daha sonra maddeyi oluşturarak ilerliyor.

Biz ise geriden baktığımızda evrenin enerji, lukson denilen ışık hızına kadar olan kısmını gözlemleyebiliyoruz.

Ötesindeyse ışıktan hızlı giden bir takyon evreni var.

Önce bu takyonik evren genişliyor daha sonra enerji bu genişlemeye yetişip yerleşiyor.


Işıktan hızlı kütle/enerji

Takyon evreninde birinci yasanın ışıktan hızlı gitmek olduğu ortaya çıkıyor.

Buna bağlı olarak bazı şeyler tersinmiş olacak.

Bunlardan biri negativ ivmedir.

Maddeyi ışık hızına doğru hızlandırdığımızda kütlesi sonsuza ulaşır.

Ancak Işık hızına doğru madde enerjiye dönüşeceği için kütlesi sonsuzdan sıfıra indirgenir. Mutlak soğuk derece olan 0-Kelvinde (-273 Celsius) ivme sıfıra inerek hareket biteceği için yani elektronları proton etrafında döndüren kuvvet donarak buz tutacağı için enerji maddeye dönüşerek kütlesini sıfırdan sonsuza çıkarmaya çalışır.


Takyon kütlesi

Benzer bir şey Takyon evreni içinde geçerlidir.

Bu kez takyonik madde enerjisini sıfıra indirgemek için anti-kütlesini sonsuza çıkartarak hızlanır.

Yani takyondan bir otomobilin kütlesi eksi yönde sanal bir hacim kaplar.

Ona yakıt olarak enerji verdiğinizdeyse bu ona fren etkisi yaparak yavaşlatır.

Bundan kurtulmak için takyonlar enerjilerini sıfıra indirgemek için sanal kütleye katkı yaparlar.

Takyondan bir kayayı otomobili itmeye kalkarsanız bu ona katma bir güç değil fren etkisi yapar.

Yani siz düşünün ışıktan hızlı mesela saniyede 450 bin km hızla giden bir meleği 300 bin km hızla itmeye kalksanız ne olur.

Ya da 100 km hızla giden bir aracı 50 km hızla giden bir araçla itmeye çalışmak kadar mantıksız önermeler bunlar.


-(Takyon yasaları)

Hans Aiberg şöyle yazardı: Bildiğimiz evren yasalarını bir parantez içine alarak başına eksi işareti koyduğunuzda takyon yasalarını da açıklamış olursunuz.

Yani herşey tersindiği için bu evrendeki Entropi termodinamik yasalar hatta zamanın akma yönü ve benzeri tersinmiş olur.

Mesela 70 kg bir insan’ın takyondan bir bedeni ruhu kök içinde -70 kg’dır.

Bir melek terazinin sıfırdan küçük olduğu bir bölgede kaldığı için onu tartamıyoruz.

Tıpkı duygularımızın ağırlığı gibi.


Zamanın akma yönü Neden/Sonuç

Bir diğer takyon yasası da zamanın akma yönünün tersinmesidir.

Takyonlar gelecekten geçmişe doğru hareket ederler.

Bu da onların neden-sonuç ilişkisinin tersinmesi sebebiyle bizdeki mantığa aykırı olarak önce cam kırılır sonra taş atılır önermesini ortaya koyar.

Bunu kehf suresinde Hızır/Musa yolculuğunda Musa’nın bu nedensel mantığa yenik düşmesi sebebiyle Hızır’ın yaptığı her işe itiraz etmesiyle görürüz.


Meleklerde mantık özgür irade

Bu yüzden meleklerdeki mantık bizim alışageldiğimizden farklı olarak “Allah yeryüzünde yeni bir halife yaratacağım dediğinde” melekler “yeryüzünde yeni bir fesat mı yaratacaksın” diye sorgulamalarına neden olmuştur.

Meleklerin bu serzenişlerinde neden/sonuç ilişkisindeki tersinme etkilidir.

Dikkat ederseniz melekler de soru sorabiliyorlar.


Rüyalar, geleceğin geçmişle haberleşmesi

Zaman okunun tersinmesi yasasından bizlerde rüyalarımız düşüncelerimiz aracılığıyla etkileniyoruz.

Geleceğin geçmişle haberleşmesi sayesinde hatıralarımızı, anılarımızı şimdimize getirebiliyor hatta geleceği anımsayarak ben bu anı yaşamıştım diyebiliyoruz.

Kehanet mekanizması da böylece işlerlik kazanıyor, özellikle rüyalarda yüksek ufuklara çıktığımızda ileriyi görerek haberci rüyaları tetiklemiş oluyoruz.

Düşünün ki aslında siz henüz evrenin genişlemediği yani dünyanın henüz ulaşmadığı bir yere ulaşarak gelecekten haber almış oluyorsunuz.

Daha sonra dünya bu gördüğünüz koordinata gelip yerleştiğinde siz de evet ben bunu rüyamda görmüştüm bak işte rüyam çıktı diyorsunuz.


Anti-Graviton

Takyonların bir diğer yasası ise yerçekimi değil gökçekimine tabi olmalarıdır.

Sanal kütle nedeniyle çekim etkisine girmezler yani bu evrende madde olmadığı için uzayda eğrilik yoktur dümdüz uzay modeli vardır.

Bu yüzden takyon evreni bizim evrenimiz gibi kıvrılıp bükülüp kendi üzerine salyangoz kabuğu gibi dolanmaz.

Açık evren modeli denilen Öklid geometrisine sahiptir.

Cennetle ilgili anlatımlara bakarsanız cennetteki ağaçların kökleri aşağıda değildir. Gökyüzünden size doğru uzanırlar ve meyvelerini verirler.

Yaprakları da butik mağazası olarak kıyafetlerinizi verir.

Çiçekleri de bayanlar içindir.

Cennetteki bütün çiçekler bayanların gardırobunu oluşturur.

Yine cennette ırmaklar başı yukarı akarlar.

Yani çekim tersindiği için melekler gökyüzüne doğru uçmazlar tersine yeryüzüne uçarak gelirler dönmek istediklerinde düşerler.

İslam literatüründe de böyle söylemler vardır meleklerin göğe yükselirken kanatlarını kapattığı tersine yeryüzüne gelirken de kanatlarını açarak ufku kapladığından bahsedilir.

Demek ki düşen melekler kavramı sandığımız gibi değil.


Sonsuz özünlü enerji

Sonsuz özenerjiye sahip takyonların sahip olduğu Nur kudreti eksi yönde bir değer olduğundan -1’den başlayarak sonsuza doğru ilerler.

Entropi tersindiği için orada ısı ölümü diye bir şey yoktur.

Kayayı itmeye çalıştığımızdaki pozitif enerji ile negatif enerji arasındaki cebirsel fark yüzünden eylemsizlik oluşuyordu.

Kayayı itmediğinizde ise tersine hızlanmasının sebebi enerjinin tüketilmeyip üretilmesinden kaynaklanır.

Entropi

Entropi yasasına aykırı bir durum evrenimizde de vardır.

Dikkat ederseniz roketler dünyamızdan çıkarken hiçbir sorun yaşamadan atmosferi geçip giderler ancak dönüşte gizil ısı (spesifik ısı) diye bir şey ortaya çıkar.

Sanki atmosfere giren bir cisim sürtünmeden dolayı ısınarak alev alıyormuş gibi gelir ancak aynı sürtünme atmosferden çıkarken de vardır?

Bu örnekteki garipliği meleklerin doğasını anlamak içinde kullanalım.

Düşünün ki melekler ısıyı enerjiyi tüketmiyorlar aksine üreterek kendilerine katma değer bir enerji olarak aşırı yükleniyorlar.

Bu aşırı şarj yükünü kendi doğamıza benzetecek olursak düşünün ki acıkmak yerine sürekli doyuyorsunuz.

Ya da sürekli nefes almanız gerekmiyor tersine sürekli nefes vermelisiniz.

Eğer Afrikalılar Takyondan yaratılsaydı aşırı açlıktan değil tokluktan öleceklerdi.

Melekler bu yasalar gereği sürekli nefes vermek için hep zikir halinde tespih ederler.

Zikre ara verseler aşırı nefesten ölecekler.

Bu parametreler ışığında artık melekleri daha iyi anlayabiliriz.

Mesela zebanilere dur vurma diye karşı koymaya çalışsanız negatif ivme yüzünden azap çarpanı ikiye katlanarak hissediyorsunuz.

En iyisi buyur abi sen dur ben kendime eziyet edeyim dersiniz artık.


Melekler görevleri

Takyonların enerjisi sürekli katlanarak arttığından dolayı melekler sahip oldukları nur enerjisini harcamak için çeşitli görevler alırlar.

Bunlardan bir tanesini sürekli nefes harcamak için tespih etmek olduğunu söylemiştim. Bazı melekler sfenks duruşu gibi sürekli rüku, secde, kıyam halindedirler.

Bir başka özellik kanat hareketi yani rezonans özelliğidir.

Bir diğer melek sanal kütle büyüklüğünü artırarak bu fazla enerjiyi dengelemeye çalışır.

Yine tıpkıbasım halinde kendilerini 1-2-4-8-16 diye vefk ve matris daha doğrusu 3 boyutlu matrix halinde katlamalı artarlar.


Cinsiyetsizlik

Yani melekler üremez ama türerler.

Takyonlarda kuantlaşma olmadığı için çift kutup yasası yoktur.

Takyonik parçacıklar dişil-eril enerji elektron, proton içermezler.

Bu yüzden aralarında aşk-meşk işleri olmaz onlar cinsiyet nedir anlamazlar.

Bu yüzden kızlarımıza melek dememiz pek doğru bir söylem değildir.

Melek gibi insan dersiniz hadi tamam diyelim ama dişi ve melek benzeşiminden Allah hiç hoşlanmadığını Kur’an’da anlatıyor.


Necm 27 : Ahiret hayatına inanmayanlar, meleklere kız adı veriyorlar.

Saffat 150: Yoksa Biz melekleri dişi olarak yarattık da onlar buna tanık mı oldular?

Saffat 158: Bir de tutup Allah ile melekler arasında bir soy bağı uydurdular! Ama o melekler, bunu iddia eden müşriklerin yargılanıp cehenneme tıkılacaklarını pek iyi bilirler.

Zuhruf 19: Onlar, Rahman'ın kulları olan meleklerin dişiler olduklarını kabul ettiler. Meleklerin yaratılışına tanık mı oldular? Onların bu tanıklıkları yazılacak ve bundan sorulacaklardır.

İsra 30: Ya! Rabbiniz size oğulları beğenip seçti de kendisi meleklerden dişiler mi edindi?! Hakıykaten siz büyük söz söylüyorsunuz!

Meryem 19: kendini onlardan uzak tutuyordu; bu durumdayken kendisine vahiy meleğimizi gönderdik; (bu melek) ona eli yüzü düzgün bir beşer kılığında göründü.


Yaratılış sırası

Bu ayetlerde meleklere dişilik atfedilmesi dışında bir şey daha var dikkat ederseniz.

Cin ve insanlardan önce meleklerin yaratıldığı vurgulanıyor.

Din ve bilim burada buluşuyor demek ki takyonların varlığı melekleri doğruluyor.

Meleklerin yaratılışının madde ve enerjiden önce gerçekleştiğini de Kur’an doğruluyor.


Melekler nur’dan yaratılmıştır fakat Allah Nur üstüne Nur’dur.

Bir konu daha var o da meleklerin nurdan yaratılmış olduğu söylenir.

Esma-ül hüsna içinde de Allah’ın 99 ismi sayılırken bir tanesi El-Nur’dur.

Burada büyük bir yanlış var!

Allah melek değildir ya da tersine melekler Allah değildir.

Çünkü Allah Nur değil “nur üstüne nur”dur.

Dolayısıyla Allah’ın El Nur ismi yanlış bilinmekte olup doğrusu “Nur-un ala Nur” olmalıdır. Allah’ın 114 isminden biri olarak bunu da ara-not olarak belirtelim.


Allah’ın kawl kudreti

Demek ki en tepede Nurun Ala Nur olan Allah’ın yaratım enerjisi ya da OL sözü Arş’tan aşağılara doğru önce Nur kudreti olarak kendini Takyonik varlıklar olarak gösteriyor.

Daha sonra bu sonsuz enerji kaynağı kesret yani küsürlü/kesirli kopuk kopuk olarak evrenimize giriş yaptığı sırada enerji diye bildiğimiz Luxon takımı yaratılmış oluyor.

Evren bir enerji yığını olarak kalmadığı için bundan madde dediğimiz Tardyonlar yaratılmış oluyor.

İşte bu üç vitesli yaratılışta önce Melekler dediğimiz nur yaratılıyor daha sonra enerji ve en sonunda ol sözünün son durağı olan madde başlıyor.

Bundan sonra ise ÖL sözü devreye giriyor ve Azrail önce bütün canlıların sonra da meleklerin ve kendi canını alarak Allah emrini yerine getirerek yaratılış çemberini ol/öl şeklinde tamamlıyor.

Yaratıcı öyle bir sistem yaratmış ki kendisi sonradan bir müdahale yapmasına gerek kalmaksızın OL dediği anda bütün her şey oluverip sistem işler hale gelmiş.

Yaratılış sisteminin başlangıcından sonuna kadar her şey onun planladığı şekilde çalışıyor.

Bu sistemin içinde sanki melekleri yaratıcının ayakçısı gibi düşünüyoruz.

Sanki Yaratıcı daha sonradan ortaya çıkan öngörülmemiş değişkenler için melekleri kullanarak sistemi çalıştırıyor.

Sanki İsrafil Sur borusuna üflemese yaratılış veya kıyamet olmayacakmış gibi ya da Arch Angeles denen Arş’ın direklerini taşıyan melekler arşı tutuyorlar sistemi ayağa kaldırıyorlar gibi geliyor.

Oysa bu büyük bir yanılsamadır çünkü bu meleklerin varlık amacı, sebepleri bu şekilde oluyor.


Burada Hans Aiberg’in 2005 yılına ait bir yazışmasından aktarmak istediğim bir kesit ver.

Azrail'in adı geçmez! Neden???? Çünkü KENDİ CANINI ALMADIKÇA "Ölümlü değildir", taaaa ki Azrail(as) evrende hiçbir diri kalmayınca, sırada KENDİ canı vardır.

Onu alır, Azrail'i öldüren bir Azrail daha yoktur, İNTİHARINI gerçekleştirir -adeta-. Azrail ki, Cebrail'in, Mikail'in, İsrafil'in bile canını alacaktır.

Arş'ı tutan 8 MELEĞİN de canını alacaktır, onyüzmilyon bin çarpı sonsuz meleğin de canını alacaktır.

Onun kurgusu en son canlıya kadar CAN almaktır.

O sonuncu canlı kendisiyse???

Adı Azrail değil, MELEKÜL MEVT'tir artık = Ölüm meleği.

Herkes ölümü tadacaktır.

Ama TADANLARDAN bazıları ölüm fazına geçmeyecektir.

KABD fazına (El KABİD, kabzeden, tutuklayan, kabza, inkıbaz vb.) İdris, Yahya bunlar ölümü herkes gibi tadan fakat ölümsüzlerdir.

Yani öldürülmemişlerdir.

İbrahim atamız, efendimiz öldürülmüştür.

İsa ve Hızır öldürülmeden geleceğe götürülen fakat gelecekte yine ÖLDÜRÜLECEK olanlardır.

Azrail'in yetmediği yerler var:

1. Hurilerin canını alamaz -cennetlerde- (Ama cehennemde Zebanilerin canını alır);

2. Huri gibi olanların (Yahya, İdris) canını alamaz;

3. Allah'ı kabzedemez;

4. Ruhları öldüremez;

5. vb vb. (Sırası değil, ileride 19'a kadar onları anlatırım).


Çünkü TÜM meleklerin canı alınacak, onlar kendilerini ölümsüz sanıyorlar -halen-,"YOK ÖYLE" diyecek Allah'ımız...

Hiçbir melek kalmayacak, Sur'u bile üfleyen melek olmayacak.


Çünkü insanlar ve varlıklar, adeta Allah'ın hiyerarşi gereği yardımcılara ihtiyacı olduğunu sanıyorlar.

Yani melekler olmasa Allah ACZE düşecekmiş gibi.

Melekler de zaten SANMAK ile sabıkalı.

Allah Arş'ı tutan 8 meleği de Azrail'e öldürtecek, bu melekler yeniden dirildiğinde (Adları hamalei arş'tır / Arş taşıyıcıları) bakacaklar ki arş'ı tutan değillermiş!

Meğer Arş'a tutunuyorlarmış, Arş onları tutuyormuş.

Onları hissediyor musunuz?

Çünkü Allah'tan başka hiç bir kuvvet yoktur. (Arapçası lütfen) (La havle...)

Evet, işte bu cümle öyle bir cümle ki, Allah bile kendinden etkilenir, bu öyle bir cümle... Yaman bir cümle bu. Beni tir tir titretir.

Bir de Ayetel Kürsi efendimize vahyolurken, öldü dirildi öldü yeniden dirildi. Onu da yazar mısınız?


<> 2-255: Allah'tan başka ilah yok. Hayy'dır O, sürekli diridir; Kayyum'dur O, kudretin kaynağıdır. Ne gaflet yaklaşır O'na ne kendinden geçme ne de uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa yalnız O'nun dur. O'nun huzurunda, bizzat O'nun izni olmadıkça, kim şefaat edebilir! O, insanların önden gönderdiklerini de bilir, arkada bıraktıklarını da!... İnsanlar O'nun bilgisinden, bizzat kendisinin dilediği dışında, hiç bir şeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, gökleri ve yeri çepeçevre kuşatmıştır. Göklerin ve yerin korunması O'na hiç de zor gelmez. Aliy'dir O, yüceliği sınırsızdır; Azim'dir O, büyüklüğü sınırsızdır.

<> 2-255: Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum* la te'huzühu sinetüv vela nevm* lehu ma fis semavati ve ma fil ard* men zellezy yeşfeu yndehu illa bi iznih* ya'lemü ma beyne eydyhim ve ma halfehüm* ve al yühyytune bi şey'im min ylmihy illa bi ma şa'* vesia kürsiyyühüs semavati vel ard* ve la yeudühu hyfzuhüma* ve hüvel alyyyül azyym


Melekler de emeklilik sendikası

Bütün melekler öldürülecek.

İsrafili düşünün kıyamet makinesinin borusunu öttüren meleğin görevi üflemek.

Üfledin kıyamet koptu oldu bitti.

Tekrar üflemesi gerekmediği için fonksiyonu bitti.

Azrail tekrar can almayacak artık işi bitti emekli oldu.

Cebrail’de son görevini Hatem-ül Enbiya ile tamamladı.

Bu meleklerin fonksiyonu bitmiş olsa da kendileri varolmaya devam ediyor.

Buna benzer bir örnekte Allah’ın isimleriyle ilgili olarak vardır.

Mesela Seri-ül Hesab ismi mahşerde devreye girer ve herkesin hesabını serial sistemde görür. Allah Al-ADL ismiyle adalet sarayının sahibidir ancak dünyada Allah adaleti yoktur fakat ahirette Allah’ın adaletinden kaçacak kimse de yoktur.

Allah burada kendini El Sabır ismiyle bağlıyor ve onlara biraz mühlet ver süre tanı ismiyle fırsat veriyor.


Yaratılış bilimi

Buraya kadar anlattıklarımız aynı zamanda Allah’ın yaratımında ortaya koyduğu fizik yasalarının kendisidir.

Sonuçta Allah El-Alim olarak bilimin de ilahı oluyor.

Yani fizik bilimi sadece bu dünyaya özgü bir şey değil öbür dünyayı da bilimsel olarak algılayabilir, anlayabilir ve ahirete inanabilirsiniz.

Zaten Kulluk borcu denilen kavram da yaratanını bilme borcu değil mi?

Önce yaratık mıyız yaratıcı mıyız bunu bileceğiz.

Biz yaratıcı değilsek yaratıcı kudret nedir bunu araştıracağız.

Bunu araştırmak ise önce lokal çevreyi incelemek anlamına geliyor.


İbrahim’in akıl yürütme yeteneği

İbrahim Atamız’da böyle yapmış bakın aya, yıldıza ve güneşe secde ederek acaba yaratıcı bunlar mı diyerek gözünün gördüğü yakın uzay hakkında düşünüyor.

Daha sonra anlıyor ki gözün gördüğü değil aklın erişip kovalayabildiği bir yaratıcı var.

Bakınız bugün bilimi gözleriyle görenler eline almış durumda.

Bilimin böyle bir seküleriteye önceden ihtiyacı vardı ama artık deneysel değil teorik fizik noktasına geldik.

Bazı şeyler vardır ki hiçbir zaman kanıtlamaz.

Mesela hadi laboratuvarda Big-Bang yapalım da evreni patlatalım diyemezsiniz.

Ancak bunu idealize deneylerle, zihin gücüyle, matematik mantık üzerinden araştırabilirsiniz.


Sonuç

Biz de bu araştırmayı bu akşam melekler üzerine yapmaya çalıştık.

Wikipedia’dan yardım aldık, bilim ne diyor baktık okuduk öğrendik ve üzerine bunun felsefesini inşa ederek diyoruz ki madem ışıktan hızlı giden bir evren var bu evrenin madde gibi bir eşyası olması gerekir ki buna Takyon diyorlar.

Takyon denilen bu şeyin canlısı cansızı olmalı ki canlı takyonlar göksel öğretilerde Melek diye adlandırılmış.

Melekleri gördük ki acıkmıyorlar tersine tokluktan ölmemek için sürekli tespih ediyorlar. Melekler düz bir evrende yerçekimine tabi değiller onlarda gök çekimi var yani melekler yeryüzüne gelirken kanatlarını açıyorlar aksine göğe düşerken kanatlarını kapatıyorlar.


Cebrail’in görünmesi

Kadir gecesi bir günün bin yıl veya elli bin yıl olduğu bir mesafeden geliyorlar.

Dünyaya semasına gelirken iki yay mesafesi veya daha yakına geldiği yazılıdır Kur’an’da.

Bu iki yay mesafesinin bir ucu dünya semasında diğer ucu bir günün bin veya elli bin yıl olduğu kozmik bir takvime eşlenik hızla hareket ediyor.

Cebrail’i o zaman görüyor peygamberimiz.

Daha sonra bir kez daha görüyor Miraç’a çıkarken.

Ama bu Miraç olayı öyle bir zamanda gerçekleşmiş ki ışıktan hızlı hareket ettiğini anlatmak için gidip döndüğünde yatağı soğumamıştı demek yataktan hiç çıkmamıştı demekle aynı şey.

Bu takyon hızında ve ötesi hareketin adı yola çıkmadan amacına ulaşmak diye bir kavram getiriyor bizlere.

Işıktan hızlı yola çıkıldığı için sonuç nedenden önce gerçekleşmiş böylece sebeplere gerek kalmaksızın Miraç bir fitne sınav olarak insanların önüne konulmuş.



Meleklerle randevu

-- Meleklerle zamanımız ters işlediği için yarına randevu veremiyoruz çünkü onlar düne geçmişken bizde öbür güne ilerlediğimiz için araya iki birim birden giriyor.

Bu randevu ne zaman gerçekleşir derseniz başlangıcın sonu sonun başlangıcı denilen çemberin birleştiği yerde ol/öl noktasında melekleri görürüz ki eyvah eyvah!

Eyvah çünkü Azrail’le buluşursanız ölmüşsünüzdür demektir.

Öldünüz ve öte aleme geçtiniz mezar yalnızlığında iki melek gelir size münker nekir dedikleri melekler sizden hesap sorar.

Onlara yalan söyleyemezsiniz çünkü sizin hayatınızın her anına tanıklık etmişler.


İbrahim ve Lut kavmi

İbrahim peygamber melekleri buyur ettiği Halil İbrahim sofrasında yemek yememişlerdi. Hatırlarsanız yukarıda ne demiştik bir meleğe yemek bir yakıt ikmali ona fren etkisi yapar hatta melekler değil acıkmak aşırı tokluktan üstüne bir lokma daha hatır için yiyip içemezler.

Demek ki burada meleklerin birer insan görünümünde olduğunu ve İbrahim peygamberin bile farkı anlamayıp onları buyur ettiğini anlıyoruz.

Zaten ayetlerde eğer ki melekten uyarıcılar gönderseydik onları muhakkak insan şekline sokardık da düşmekte oldukları kuşkuya yine düşerlerdi diyor. Burada Einstein’ın E=mc2 formülüne göre Ec2=m >> madde eşdeğerliliği uyarınca melekler madde formuna bürünüyor. Çünkü melekler Adem’e secde ederek “madde” denilen son yaratılışa boyun eğmişler böylece formüldeki eşitliği her şekilde sağlamışlardı.

Lut peygamberde melekleri görüyor. Ancak karısı melekleri gerçek formunda gördüğünde tuz kristaline dönüşerek meşhur Lut gölündeki Madam Lut kalıntısını bırakıyor.

İki meleğin Harut ve Marut ismiyle Babil’e indiğini insanların bunlardan sihir öğrendiğini Kur’an yazıyor.

Anunakilerle karıştırılmasının sebebi de bu olsa gerek. Bu iki meleğin öğretileri bir sürü yeni saçmalıkla türetilmiş olarak okültist öğretilerle ilgilenenlerin kafasını karıştırıyor olsa gerek.


Melekler robot mu?

Meleklerde Allah kulu öyle sanıldığı gibi yanında gezdirdiği postası, emir eri değiller.

Hani Cebrail başmelek falan deyince Allah ile elçileri arasında ulak sanıyoruz.

Meleklerin burada robot gibi mekanik yardımcılar olduğunu düşünmek doğru değil fakat mekanik melekler de var.

Onlara Kerrubi diyoruz hani şu her yerde karşımıza çıkan dönen çemberler içinde parıldayan ateş, yıldız çekirdeği gibi şeyler var ya onlar kerrubilerden örnek alınmış taşıtlar.

İdris yüce bir makama alınırken veya Adem ile Havva cennetten yeryüzüne indirilirken hatta tevratın hezekiel bölümünde sözü edilen araç bu mekanik taşıt melekler oluyor.

Böyle garip garip melekler var işte dört yüzü olan sfenks melekler var.

Burçlarla ilgili biliyorsun bu senin ihtisas alanın sen daha iyi bilirsin.


Meleklerin lisanı

Bir diğer önemli konu da meleklerin lisanı olmalı çünkü adem yaratılıncaya kadar evrende sadece sayısal bir dil hakim yani rakim üzerine dijital bir iletişim veri paketçikleri var fakat henüz bu Rakim’in Kehfi yapılmamıştı. Onu da Adem yaptı.

Eşyanın isimleri yoktu ama kendisi vardı.

O güne kadar eşyalara isim verilmemiş fakat barkodlanmıştı.

Yani nun-nokta ve el kalem’in satırladığı bir dizi çizgi henüz kelimelere dökülmemişti.

İşte bu isimlendirme işini başaran Adem’den önce yaratılan Melek ve Cin’lerden olan şeytan’a soruyor Allah! Eşyanın isimlerini haber verin!?

Meleklerden tık yok, şeytandan tık yok!

Nasıl yani NOME – NAME bilmeyiz biz senin bildirdiğin Number/numerik Rakam biliriz diyorlar.

Adem’e dönüyor BiNARY >> HEXAN dönüşümü yani rakamların mağara alegorisini yap diyor.

Adem ne yapıyor nokta Nome’ları birleştiriyor ve bir şekil çıkartıyor O noktalar gökyüzündeki yıldızlar olsun.

Zodyak üzerindeki burçları sayalım.

Melekler neden korkarlar

Melekler haşyet denen korku içindedirler.

Arşta ses iletimi en güçlü seviyededir.

Çünkü ses en hızlı katılar içinde ilerler, sıvılarda daha az gaz içinde ise iyice pelteleşir ve vakum ortamda da ilerleyemez.

Yukarıda en yoğun şekliyle Nur kudreti vardır.

Allah nur üzerine nur olarak vahyettiğinde bu aşağıda nurdan yaratıkları en şiddetli haliyle titretir.

Sonra daha aşağılara doğru yarılanarak iner.

Bilirsiniz ayetlerde Arş su üzerindedir der.

Sanki bu su bir süspansyon görevi de görüyor demek ki.

Emir inerken aşağıda su içinde misal alemi denilen süper uzay var.

Süper uzay kuantum köpüğü denilen geomatrix parçacıkları geonlarla kaynayıp her an bir evren aniden şişerek genişliyor yani yaratılış parçacağına tanrı üflüyor.

İşte bu kaynayıp kabaran kabarcık içinde ne var?

Hava!

Demek ki Allah emriyle Arş’ta yer gök inlerken melekler tir tir titriyor korkudan.

Çünkü onlarda katı olduğundan sesin rezonansı onlara da etki ediyor.

Aynı ses aşağıda yaratılış kazanındaki suyu kaynatıyor.

Aynı ses ise burada fonon olarak vahiy olarak duyuluyor. Ya da evrenin yaratılışındaki “OL” sesini evrenin her yerinde radyo frekansında homojen bir şekilde duyuyoruz.

  • Kozmik Mikrodalga Arkaplan Işıması "kozmik" olarak adlandırılır, çünkü Evren'in Evren'de belli bir yerde olan bir ışıma değildir; daha ziyade, Evren'in gözleyebildiğimiz (ve büyük ihtimalle, gözleyemediğimiz) her yerini doldurur.

  • Kozmik Mikrodalga Arkaplan Işıması "mikrodalga" olarak bilinir, çünkü aslen birçok frekansta ışınım yapsa da en belirgin olduğu frekans 160.4 Gigahertz düzeyindedir ve bu, ışık spektrumunda "mikrodalga" olarak bilinen aralığa denk gelir.

  • Kozmik Mikrodalga Arkaplan Işıması bir "arka plan" (veya "art alan") ışımasıdır, çünkü Evren'deki diğer bütün ısı ve radyasyon kaynaklarını hesaba katıp, "simsiyah" olan bir uzay boşluğunun sıcaklığını ölçecek olsanız, ortalama 2.7 Kelvin düzeyinde bir sıcaklık ölçersiniz; yani bu ışıma, Evren'i oluşturan uzay-zaman dokusunun kendisinden kaynaklanır, bir "arka plan gürültüsü" gibidir.

  • Kozmik Mikrodalga Arkaplan Işıması bir "ışıma"dır, çünkü bildiğimiz anlamıyla elektromanyetik bir radyasyondan söz etmekteyiz.

Kozmik Mikrodalga Arkaplan Işıması, Evren'in 13.82 milyar yıl kadar önce, Büyük Patlama adını verdiğimizolayla başladığını gösteren en önemli kanıttır; öyle ki, 1965 yılında yanlışlıkla keşfedilmiş olmasına rağmen, Amerikalı astronomlar Arno Penzias ve Robert Wilson'a 1978 Nobel Fizik Ödülü'nü kazandırmıştır.



Sorular:

** Banu.bns : “Meleklerden yardım istemediğimiz sürece yardım etmezlermiş bu doğru mu?

İlla yardım istememizi mi bekliyorlar?”

Meleklerin koruyucu olarak gönderildiği Kur’an’da yazar.

Bunlardan biri savaş sırasında işaretli meleklerin yardıma yetişmesi…

Diğeri ise çocukları koruyan melekler o kadar çoktur ki ergenliğe kadar adeta bir kabuk gibi sarar.

Ergenlik denen kozadan çıkma nefsimiz tamamen serbest kaldığı dönemde artık başta üreme güdüsü olmak üzere her türlü psikolojik rahatsızlık bizi bulur.

Ergenlik bir nevi nefsimizle akıl hastalığını tattığımız buradan nefs ve aklın çarpıştığı kaotik durumdan bir düzen oluşturup yolumuza devam etme sürecidir.

İkinci kozadan çıkma evresi ise 40 yaşını aştığımızda başlar.

İçimizde bizi dengede tutan kuvvetler vardır.

Bilirsiniz işte hani bir kulağınıza şeytan ötekine melek fısıldıyor gibi tabir edilir.

40 yaşını aştığınızda artık nefsinizin sesini daha fazla duymaya başlarsınız.

Allah’ın ilk başta size verdiği melekler iyice çekilip azaldığı için sevgi-barış-hoşgörü-birleşmek-paylaşmak gibi sağduyuların sesi iyice azalmış olur.

Eğer ki siz 40 yaşınıza kadar bunları iyice talim edip kendinizi ıslahı nefis etmemişseniz kendinizi düzeltmeniz artık çok zordur.

Bir de böyle balkondan düşüp burnu bile kanayaman bebekler fenomeni vardır.

Ya da depremden olağanüstü durumlara rağmen kurtulan çocuklar.

İşte buralarda melekler işbaşında demektir.

Melekler insanın kalbinden geçirdiği şeyleri bilemez.

Kalplerin özünü bir tek Allah bilir der Kur’an’da dolayısıyla melekler gördükleri duydukları şeyleri kayda geçirirler.

Bu yüzden namaz kılarken sesini yükseltme veya hepten kısma ikisinin ortası bir yol tut derken kiramen katibin denilen meleklerin sadece duyulan şeyleri kayda geçirdiğini dolayısıyla düşünce suçundan yargılanmadığımızı gösterir.

Aynı şekilde şu ayrıntıyı da belirtmek lazım çünkü herkes tutturmuş bir “iyi niyet” lafını ameli kötü olsa bile senin niyetin önemli diye bir gerekçe yaratmışlar.

Şimdi siz iyi niyetlisiniz bir dernek vakıf gelmiş sizden hayır işleri için yardım topluyor.

Bir bakmışsınız bu cemaatin terörle bağlantısı var.

Sizin yaptığınız yardımlar mermi olup birilerini vurmuş oldu mu şimdi?

İyi niyet diye bir kavram Kur’an’da yoktur bunun yerine SALİH AMEL >> yani iş oluş hareket etki-tepki vardır.

Bu yüzden melekler sizin niyetlerinizi değil amellerinizi kayda geçirirler.


** Sahideyildiran : “Melekler hangi lisanı konuşur?”

“Melekler İnsan kılığına girer mi?”

“Melekler ile Anunakiler arasındaki bağlantı nasıldır?”

“Melekler kendilerini kopyalayabilirler mi?”

“Kaç büyük melek vardır?”

“Melekler neyden yaratıldı?”

“Melekler arasında hiyerarşi nasıl neye göre belirlendi?”

“Melekler hangi konularda özgür iradelerini kullanıyorlar?”

“Düşmüş meleklere ne oldu?”

“İlk yaratılan melek kim?”


** Aytenbigac : Meleklerden yardım istenir mi? İstenirse nasıl istemeliyiz?


** Hakka_hamd_ olsun : Cebrail konusunu detaylı anlatırsa sevinirim.


** Taylanyıldızozdek : çok merak ettiğim bir konu ve bu konu hiç konuşulmadı heyecanla bekliyoruz.


** a.bytkn : hangi durumda melek çağrılmalı ve hangi melek isimleri


** eminederimalayozturk : Herkesin koruyucu meleği var mı?


Yorumlar


E-posta : Suleyman.dagdartan@gmail.com

Gsm      : +90(537)8646901

Copyright © 2023 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz. Ticari olmayan sosyal paylaşımlar kaynak belirtilerek yapılabilir. 

bottom of page